Skip to content




Pazarlar

Asya Pasifik

  • Afrika

  • Mısır
  • Afrika
  • (Cezayir, Tunus, Libya, Fas, Nijerya, Kenya, Tanzanya, Güney Afrika)

Filtreleme Seçenekleri
Metin :
Arama Kriteri :
Bölge/ülke :
Ürün Grubu/Ürün :
Haber Türü :
Favorilerim:

Avrupa'da açıklanan tesis kapanışları, buzdağının görünen kısmı mı?

Manolya Tufan - mtufan@chemorbis.com
  • 02/05/2024 (11:34)
Geçtiğimiz ay Avrupa’da aralarında Sabic ve ExxonMobil’in de bulunduğu önde gelen üreticilerin kraker ve türev ünitelerini kapatma planlarını açıklamaları birçok oyuncu için büyük bir sürpriz olmadı; ancak, bunun buzdağının sadece görünen kısmı olup olmadığı ve ekonomik yavaşlama ile enerji krizinin rasyonalizasyon sürecini hızlandırıp hızlandırmayacağı sorularını tetikledi.
Üreticiler, yüksek üretim maliyetleri ve tüketimdeki ani daralma nedeniyle pandemi sonrası dönemde güçlü marj kayıplarıyla karşı karşıya kaldı. Pandemi öncesi normlara hızlı bir dönüş ise söz konusu değil. Bu nedenle, düşük karlılıktan muzdarip tesisler, yeni kapasiteler ve durgun talep göz önüne alındığında "yeni normale" uyum sağlamak için sektörel konsolidasyon ve rasyonalizasyona yönelmek zorunda. İşletim oranlarının düşürülmesi işe yaramadığı için uzun vadede daha fazla tesisin kapanması bekleniyor.

Üreticiler, işletim verimliliğini artırmaya çalışıyor

Önde gelen iki petrokimya üreticisi, – ExxonMobil ve Sabic – bazı tesislerini 2024 yılında kapatma kararı aldı. Buna göre, toplamda yaklaşık 1 milyon ton/yıllık etilen kapasitesi tamamen devre dışı bırakılacak.

Bu durum, Avrupa’daki krakerlerde uzun süre önce düşürülen işletim oranları üzerinde baskı yaratacak. Kapanışların yarattığı boşluğu doldurmak için Avrupa’daki krakerlerin işletim oranları önümüzdeki dönemde artabilir. Diğer bir deyişle, diğer krakerlerin tam kapasiteye ulaşabilmesi için daha fazla kapasitenin kalıcı olarak kapatılması gerekecek.

Bölgedeki üreticiler neden üretimi düşürmeye meyilli?

ExxonMobil’in Fransa’daki krakerinin ve Sabic’in Hollanda’daki iki krakerinden birinin Nisan başında kapatılacağının açıklanması piyasada güçlü bir tepki uyandırmazken, daha fazla konsolidasyon veya tesis kapatma haberinin gelebileceği beklentilerine zemin hazırladı. Avrupa’da umut vaat etmeyen büyüme beklentileri, karlı olmayan varlıkların konsolidasyonuna yönelik kararları bile hızlandırabilir.

Avrupa’daki eski tesisler ve jeopolitik gerilimler ile COVID-19 salgını nedeniyle tarihi yüksek seviyelere çıkan enerji fiyatlarıyla daha da kötüleşen yüksek üretim maliyetleri göz önüne alındığında, rasyonalizasyon uzun süredir gündemdeydi. ABD ve Çin’den gelen arz bolluğu da Avrupa’da rasyonalizasyon ihtiyacına katkıda bulundu. Zira, ithalat daha fazla rekabet avantajı sağlıyor. Avrupa, Orta Doğu ve ABD’deki etan kullanan rakiplerine karşı ana ham madde olarak yüksek maliyetli nafta kullandığı için ham madde açısından dezavantajlı bir konumda bulunuyor. ABD’deki etan krakerleri PE üreticilerine maliyet avantajı sağlarken, Avrupa düşük etilen marjları ve hayal kırıklığı yaratan türev talebi ile en çok zorlanan bölge olmaya devam ediyor.

Nafta bazlı operatörler, sıvılaştırılmış petrol gazı veya ithal etan kullanan rakiplerine kıyasla marjlarında daha fazla düşüş kaydediyor. Avrupa’daki yüksek işletim maliyetleri, eski ve küçük ölçekli krakerlerde daha fazla kapanmaya yol açacak gibi görünüyor.

Bir piyasa kaynağı, “Entegre iş modelimizin gücü sayesinde toplam kazancımız artmış olsa da, çeyrek dönem mali sonuçlarımız polimer ve baz kimyasallar segmentlerinde keskin kayıplara işaret ediyor,” dedi.

Piyasadan gelen diğer kapanış haberleri

Bazı türev üniteler de kalıcı olarak kapatılacak. ExxonMobil, etilen krakerinin yanı sıra, Fransa’nın Port-Jérôme-sur-Seine kentindeki Gravenchon tesisinde bulunan PP ve PE türev ünitelerini de 2024 yılı içerisinde kapatmayı planlıyor.

LyondellBasell İtalya’daki PP hattını kapatacakken, Trinseo ise Almanya ve Hollanda’daki stiren tesislerini çoktan kapattı.

Indorama ve BASF düşük karlılık ve artan rekabet nedeniyle hammadde tesislerini kapatmayı değerlendiren üreticiler arasında yer alıyor. Bu üreticiler, Avrupa’daki hammadde üretimini durduracak ve bunun yerine Asya’dan hammadde ithal edecek.

Rasyonalizasyon kaçınılmaz mı?

Eski krakerlere veya türev tesislere sahip olmak daha fazla bakım gerektiriyor ve karbon salınımını azaltma hedeflerine de uymuyor. Komisyonun mevcut hedefleri, 2030 yılına kadar emisyonları 1990 seviyelerine göre en az %55 oranında azaltmak. Mevcut tesislerin piyasa beklentilerini karşılayacak şekilde modernize edilmesi, kapatılmasından çok daha maliyetli olurken, eski tesislerin çalıştırılması da üretim maliyetlerini artırıyor.

Önde gelen bir piyasa kaynağı, “Avrupa’daki eski tesislerin kapatılma zamanının geleceği biliniyordu. Bu kapasitelerin yıllar içinde aşamalı olarak devre dışı bırakılması yaklaşık on yıl önce planlanmıştı. Zira, 1970’lerde inşa edilen tesislerin çalıştırılması maliyetleri artırıyor ve üretici marjlarını zorluyor. Üreticiler devreye alım süreçlerinde birçok aksaklıkla karşılaşıyor. Öyle ki, bu durum tesislerin kısa süre içinde faaliyetlerine devam etmelerini zorlaştırıyor,” dedi.

Talep, daha hızlı bir dönüşümü destekleyebilir

Daha geniş bir açıdan bakıldığında, yavaş ekonomik koşullar nedeniyle azalan polimer ve petrokimyasal talebi, bölgedeki piyasalarda yaşanan durumun bir diğer sebebi. Bazıları Kızıldeniz krizi ile Asya ve Orta Doğu’dan daha uzun teslimat sürelerinin bu süreci bir ölçüde yavaşlatabileceğini iddia etse de, belirsiz talep tahminleri talebin daha fazla rasyonalizasyona zemin hazırlayabileceğini gösteriyor.

Bu arada, son yıllarda ithal piyasadan alım miktarlarını artıran Avrupalı alıcıların satın alma davranışlarında da bir değişim yaşandı. Bir oyuncu, “Avrupalı müşteriler eskiden kontrat piyasasına bağlı kaldıkları için alımlar söz konusu olduğunda daha muhafazakar davranıyorlardı. Ancak, bu durum 2022’den bu yana değişti. Zira, enerji krizi ve ekonomik yavaşlama nedeniyle Avrupa dışı mallar rekabet avantajı sunuyor. Bunu ithalat istatistiklerinden de açıkça görebiliyoruz,” dedi.

Bir başka piyasa kaynağı ise talebin 2023 yılında %50 oranında azaldığını ve 2025’ten önce bir toparlanma beklenmediğini bildirdi.

Avrupa’nın ithalata bağlılığı giderek artıyor

Avrupa Birliği, 2016’dan beri polimerler için net ithalatçı konumunda bulunuyor. Bu arada, bölgenin ithalata bağımlılığı giderek artmaya devam edecek. Zira, yurtiçi üretim devam eden makroekonomik baskılar ve Avrupa’daki tesislerin diğer bölgelere kıyasla enerji maliyeti dezavantajları olması nedeniyle zorlanmaya devam ediyor.

Daha uzun vadede ise oyuncular, global piyasalardaki arz fazlası ve rekabet güçleri göz önünde bulundurulduğunda, boşluğun ithalatla doldurulacak olması nedeniyle daha sıkı bir arz görünümüne ilişkin endişelerini paylaşmadı. Nitekim, Avrupa dışında maliyet avantajlı hammaddelere erişimi olan entegre üreticiler, bölgeye polimer ihraç edecek.

Bazı oyuncular, ABD’deki tesislerden homo PP teklifleri aldıklarını bildirdi. Kaybedilen kapasitelerin ithalatla telafi edileceğini teyit eden bir üretici kaynağı, “Dünya, polimer konusunda Avrupa’ya bağımlı değil. Piyasa ihtiyaçları ABD, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Kore’deki tesislerden karşılanacak,” dedi.

Bir tüccar, “AB’deki petrokimya üretimi tabii ki düşecektir. AB, Suudi Arabistan ve ABD’den polimer satın alacak,” dedi.
Ücretsiz Deneyin
Üye Girişi