Avrupa petrokimya endüstrisi, derinleşen rasyonalizasyon dalgasıyla yeniden şekilleniyor
ABD ve Orta Doğu görece maliyet avantajlarından yararlanırken, Avrupa dramatik bir daralmayla karşı karşıya. Çoğu petrokimya tesisi optimum oranların altında çalıştığı için, rasyonalizasyon bir acil durum planından ziyade stratejik bir zorunluluk haline geldi. ExxonMobil, LyondellBasell, Dow, BASF, SABIC, TotalEnergies, BP ve Shell gibi sektör devleri, uzun yıllardır faaliyet gösteren tesislerini kapatma yoluna giderek Avrupa’daki üretimin yapısal bir yeniden düzenlemeye girdiğinin sinyalini veriyor.
Avrupa genelinde öne çıkan rasyonalizasyon adımları (2022–2027)
Aşağıda Avrupa genelindeki büyük ölçekli yeniden yapılandırma ve kapanış hamlelerini özetleyen bir tablo bulunmaktadır:
Kıta genelinde onaylanan bir dizi kapanışın ardından, birçok büyük üretici portföylerini kapsamlı bir şekilde gözden geçirerek ek varlık kapatmaları ve elden çıkarmaları değerlendiriyor. Sektör uzmanları, önümüzdeki yıllarda Avrupa’nın mevcut 40 krakerinden daha fazlasının kapanabileceği konusunda uyarıyor. Bunun arkasında kar marjlarındaki keskin düşüş, yaşlanan altyapı ve düşük maliyetli bölgelerden artan ithalat baskısının bulunduğu belirtiliyor.
LyondellBasell, dört poliolefin ve olefin tesisini elden çıkarmak için özel görüşmelerde bulunurken, aynı zamanda Hollanda ve İtalya’daki varlıkları için de seçenekleri değerlendiriyor. Shell, Wesseling ve Moerdijk gibi komplekslerini de kapsayan Avrupa portföyünü gözden geçiriyor ve şirket "seçici kapanışları" gündeme alıyor. BP, Almanya’daki Ruhr Oel kompleksi için alıcı arayışını sürdürüyor; satış gerçekleşmezse kapanış ihtimali öne çıkıyor. Ineos, enerji ve karbon maliyetlerindeki artış devam ederse, Grangemouth krakerinin önümüzdeki yıllarda kapanabileceği konusunda açıkça uyarıyor. Bu arada, Orlen, zayıflayan sektör görünümü nedeniyle en önemli Olefins III projesini 2030’a erteleyerek yatırımlarını azalttı.
Birçok olumsuz faktörün etkisiyle gerçekleşen stratejik değişim
Bu kapanışlar münferit kararlar değil; uzun süredir devam eden yapısal zorlukların pandemi sonrası koşullarla birleşmesinin bir sonucu. Avrupa’daki petrokimya üreticileri şu zorluklarla karşı karşıya:
Maliyet dezavantajı: Avrupa’daki nafta bazlı üretim, ABD ve Orta Doğu’daki etan bazlı tesislerle karşılaştırıldığında giderek rekabet gücünü yitiriyor. Avrupa’da enerji fiyatları, jeopolitik aksaklıklar ve karbon yoğun enerji karışımı nedeniyle yüksek kalmaya devam ediyor.
Yapısal talep erozyonu: Avrupa tüketimi, pandemi öncesi seviyelerin oldukça altında kalmaya devam ediyor ve otomotiv ile inşaat dahil birçok sektör henüz tam anlamıyla toparlanmış değil.
Global arz fazlası: Çin’in agresif kapasite artışları ve ABD kaya gazı kazanımları, global piyasaları ürün fazlasıyla doldurarak marjları daralttı ve stratejik geri çekilmeleri tetikledi.
Enerji ve emisyon yükü: AB Yeşil Mutabakat politikaları ve uyum maliyetleri, eski ve fosil yoğun varlıkların piyasadan çekilmesini hızlandırıyor. Birçok operatör, maliyetli yenilemeler yerine kalıcı kapanışları tercih ediyor.
Yaşlanan altyapı: Avrupa’nın etilen kapasitesinin %40’ından fazlası şu anda 40 yaşın üzerinde ve birçok kraker düşük kullanım oranları ve yüksek bakım maliyetleriyle karşı karşıya; bu da onları rasyonalizasyon için başlıca hedefler haline getiriyor. Wilton gibi onlarca yıllık tesisler, çevre standartlarına uyum için yüksek yatırım gerektiriyor.
Artık işleyiş mantığı değişmiş durumda. Şirketler, eskiyen üniteleri ayakta tutmak yerine, Avrupa’daki varlıklarını tümden azaltıyorlar. Büyük, entegre şirketler bile pahalı modernizasyon yerine kalıcı kapanışları veya varlık satışlarını tercih ediyor. Eski tesisleri emisyon hedeflerine uyacak şekilde yenilemenin maliyeti, genellikle elde edilen faydayı aşıyor.
Küresel ticarette daralan rol: Üretim üssünden ithalat merkezine
Avrupa’nın global petrokimya sektöründeki rolü hızla değişiyor: üretim üssünden ithalata bağımlı bir tüketim merkezine dönüşüyor. Bu durum, özellikle etilen ve türev zincirlerinde belirgin bir şekilde öne çıkıyor. ExxonMobil, BASF, Dow ve diğerlerinin geri çekilmesi, Avrupa’nın artık büyük ölçekli, nafta bazlı hammadde üretimi için uygun olmadığı görüşünü pekiştiriyor.
AB, 2016’dan beri polimerlerde net ithalatçı konumunda ve bu bağımlılığın artması bekleniyor. ABD, Orta Doğu ve Asya gibi maliyet avantajlı bölgelerde entegrasyona sahip üreticiler, daha büyük ölçek, daha ucuz hammadde ve daha hafif düzenlemelerden faydalanarak bölgede üretim yapmak yerine Avrupa’ya ihracat yapmayı daha fazla tercih ediyor.
İleriye bakış: Kalıcı bir dönüşüm mü, geçici bir sancı mı?
Tesis kapanışları derin mali sıkıntıları yansıtırken, bazı oyuncular bunu dönüşümün zeminini hazırlayan adımlar olarak görüyor. Avrupalı üreticiler, geri dönüşüm, biyo-bazlı alternatifler ve özel kimyasallar gibi alanlara da yatırım yapıyor. Bu alanlar, bölgenin uzun vadeli rekabet avantajlarını koruyabileceği ve AB iklim hedefleriyle örtüşebileceği alanlar olarak öne çıkıyor.
Yine de, yakın gelecek zorlu görünüyor. Cefic’in analizine göre, 2023 ve 2024 yıllarında 21 tesiste 11 milyon tondan fazla kapasite kapanışı duyuruldu. Bu rakam, AB’nin kimyasal ve polimer üretiminin %2-4’üne denk geliyor. Politika müdahalesi olmadan, daha fazla eski ve entegre olmayan tesis aynı kaderi paylaşabilir. Avrupa’nın petrokimya sektörünün sanayisizleşmesi artık bir risk değil, halihazırda gerçekleşiyor.
Avrupa Komisyonu, Temmuz 2025’te açıklandığıKimya Sektörü Eylem Planı ile bu gidişata set çekmeye çalışıyor. Strateji, tedarik zincirlerini korumak ve daha fazla kapanışı önlemek için genişletilmiş devlet yardımı, enerji garantileri ve yeni bir Kritik Kimyasal İttifakı içeriyor. Ancak eleştirmenler, bu önlemlerin sektörün genel düşüşünü tersine çevirmek için çok geç kalınmış olabileceği konusunda uyarıyorlar.
Sonuç: Daralan ama stratejik bir gelecek
Her kapanışla birlikte kıta, ithalata daha bağımlı hale geliyor. Aynı zamanda, döngüsel veya düşük karbonlu çözümlerde yeniliğe öncülük edecek oyuncu sayısı azalıyor. Antwerp’teki yeni etilen krakeriyle Ineos gibi bazı şirketler, bölgenin seçili, yüksek verimli projelerde uzun vadeli sürdürülebilirliğine yatırım yapıyor. Ancak Avrupa’daki son 30 yıldaki ilk yeni etilen projesi olan bu yatırım, çok daha büyük çaplı çıkışların gölgesinde istisna niteliğinde kalıyor.
Avrupa’da yaşananlar, basit bir döngüsel durgunluktan çok daha fazlası. Bu, tüm endüstrinin stratejik bir şekilde yeniden konumlanması olarak nitelendirilebilir. Yüksek maliyetli, fosile dayalı üretim modelleri aşamalı olarak kaldırılıyor. Yerlerini alacak olan şey - ister sürdürülebilir varlıklar, ithalata bağımlılık veya daha yalın bir döngüsel ekonomi olsun - geleceği belirleyecek. Şimdilik mesaj net: AB’nin petrokimya üretim tabanı küçülüyor ve talepte önemli bir toparlanma veya yapısal reformlar olmadan daha fazla tesisin kapanması kaçınılmaz görünüyor.
Benzer bir manzara hükümet öncülüğündeki yeniden yapılandırma kapsamında kapasitesinin %25’ine kadarını azaltmayı planlayan Güney Kore’de mevcut. Çin ise, 20 yaş üzerindeki eski tesisleri aşamalı olarak kapatmak için kapsamlı bir reform başlattı; ancak faaliyete geçen büyük miktardaki yeni kapasiteler göz önüne alındığında, piyasanın gerçek anlamda yeniden dengelenmesi yakın vadede pek olası görünmüyor.
Diğer ücretsiz plastik haberleri
Plastik hammadde (PP, LDPE, LLDPE ,HDPE, PVC, Kristal, Antişok, PET, ABS) fiyatları, Petkim fiyatları, polimer pazar trendleri ve fazlası...- Avrupa PP, PE piyasalarında Mart ayı ilave artışlara işaret ediyor
- Hindistan'ın PVC piyasası, Tayvan'dan Mart indirimleriyle yeni düşüklere geriledi; oyuncular dip sinyalleri arıyor
- İlk çeyrek duruşları Şubat’ta O. Doğu PP, PE piyasalarını destekledi; bu durum Mart’a da yansır mı?
- G. Doğu Asya’da süresiz PE duruşları: Talep çıkmazı piyasayı tehdit ediyor
- Türkiye’de homo PP, Şubat’ta kopolimerlerden daha iyi performans gösterdi
- Avrupa PVC piyasalarında marj iyileştirme öncelikleri, arz dengesizliklerine ağır basıyor
- Asya’da PVC talebi durgun; toparlanma umutları 1. çeyrek sonuna ertelendi
- Güney Kore’nin petrokimya sektörü darboğazda: 2024 mali sonuçları umut vermedi, hükümetin son hamlesi çözüm olacak mı?
- Çin'de PP ve PE, tatil sonrası tedarik artışı ve durgun talep ile karşı karşıya
- Türkiye'de PVC talebi yükselen maliyetlerin gerisinde, alıcı-satıcı çekişmesi yaşanıyor

